Neden yalnız hissederiz?
İnsan doğası gereği bir ötekine ihtiyaç duyar. Duygusal, cinsel, sosyal paylaşımlara ihtiyacı vardır. Bu, sağlıklı bir şeydir. Bu yeterince olmadığında kendimizi yalnız ve mutsuz hissedebiliriz. Ancak burada önemli olan nokta insanın yalnızlığa ne atfettiği ve yalnızlığı nasıl yaşadığıdır. Yalnızlık kavramında önemli olan insanın yalnızlığa bakış açısının ne olduğudur.
İnsanın yalnızlıkla ilgili atıfları çocukluktan köklenir. Yetişkin bir insan yalnız olmayı veya yalnız olmamayı çocukluktaki birtakım eğilimleri ile anlamlandırır ancak yetişkin hayatımızda buna pek kafa yormaz, bununla yüzleşmeyiz.
Yalnızlıkta uç tutumlar, sağlıklı değildir. "Asla yalnız kalmamalıyım" şeklinde düşünmek de sağlıklı olmadığı gibi, "hiçkimseye ihtiyacım yok, tek başıma yaşarım, yalnızlık umurumda değil" gibi bir tutum da sağlıklı değildir.
Ötekini merak etmek, öteki ile duygusa, cinsel, sosyal bir yaşantı paylaşmak psikolojik, ruhsal sağlık kriteridir. Ama aynı zamanda insanın kendisi ile bir başına olabilmesi, kendisi ile yalnız kalabilmesi de bir sağlık kriteri ve kapasitedir.
En erken anne - çocuk ilişkisine çocuğa bir güven, sevgi ortamı sunulduysa, çocukta temel güven duygusu gelişir. Annenin tutumu çocuğun dünyayı keşfetmesine de müsade ediyorsa ve bunu teşvik ediyorsa; özgürleşmeye, bağımsızlaşmaya müsade ediyorsa çocukta bağımsızlık, özgürlük duygusu da gelişir, çocuk kendisi ile yalnız kalabilmeye başlar.
İşte bu ayrışma, bağımsızlaşma, insanın kendisi ile yalnız kalabilmesi ve öteki ile sağlıklı paylaşım insan hayatının tümüne yansır. Kişinin ergenlik ve yetişkinlik dönemi ile birlikte tüm insani ilişkilerine yansır.
Aslında hem bir öteki ile gerçek bir bağlantı, hem de insanın kendisi ile yalnız kalabilmesi bir ruhsal sağlık kriteridir.
Yorumlar